veraset-i Nübüvvet noktasında dâvette bulunan hakikî bir şahide işaret eder.
وَنَذِيرًا * وَدَاعِيًا اِلَى اللهِ [1] cümlesi,Haşiye 1 tenvinler vakıf olmadığından sayılırlar. Makam-ı cifrîsi, bin iki yüz elli altı tarihini göstermekle, bu asırda ve bu zamandaki İslâmiyetin inhisafını, bir asır evvel izhar eden mukaddematına bakarak, وَدَاعِيًا اِلَى اللهِ [2] kelimesi yüz doksan bir (191) ederek, Risale-i Nur'un bir hakikî ismi olan Bediüzzaman'ın makam-ı cifrîsi bulunan, yüz doksan bir (191) adedine tam tamına tevafukla ima eder ki, Risale-i Nur dahi, o inhisaf içinde bir dâîi ilâllahtır.
بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا [3] Haşiye 2 ve yalnız سِرَاجًا مُنِيرًا [4] kelimesi ise, tam tamına Risale-i Nur'un bir ismi olan Sirâcü'n-Nur'a lâfzan ve mânen ve cifren tevafukla bakar. مُنِيرًا daki mim, ye, اَلنُّور ِ deki şeddeli nun'a mukabildir.
Evet İmam-ı Ali (r.a.) keramet-i gaybiyesinde, Risale-i Nur'a Sirâcü'n-Nur namını vermesi, bu âyetin bu fıkrasından mülhemdir denilebilir ve
Risale-i Nur talebelerinden Küçük Abdurrahman Tahsin
Risale-i Nur talebelerinden
Tahsin